16 Ekim 2009 Cuma

Galatea

16 Ekim 2009 Cuma

Uzun bir süredir yoktum sevgili blog. Aşağı yukarı 1 haftadır uzaktım senden. Bunun için üzgünüm ama elimden geldiğince çabuk döndüm sana...

Şu sıralar enteresan bir heyecanım var. Mutlu muyum yoksa üzgün müyüm karar veremiyorum. Heyecanlıyım çünkü yakın bir zamanda Bulgaristan'da üniversite öğrenimimi görmeye gidicem. Yeni ortam, yeni insanlar ve arkadaşlıklar, beni bir süre Türkiye'nin sıkıcılığından, yobazlığından kurtaracak AB üyesi bir ülke olması beni sevindiren noktalar. Ama her konuda olduğu gibi burada da "zahmetsiz rahmet" olmuyor...

17 Ekim 2009 Cumartesi

Gideceğim yeni ülke beni sevgilimden, arkadaşlarımdan ayıracak. Zaten görüşemediğim çok sevdiğim dostlarımla (misal Lepermessiah ve Turtis) arama bir de Kapıkule sınır kapısı girecek. Ama her şeye rağmen bende yerlerinizin ayrı olduğunu biliyorsunuz. Değil Bulgaristan, Fizan'a da gitsem her zaman benimlesiniz.. Yerinizi kimse dolduramaz, sizde beni unutmayın olur mu? Sizi seviyorum dostlarım...

Ve sevgilim.. "Pygmalion" takma adımı seçmemin nedeni.. Aranızda "Pygmalion"u tanımayan var mı bilemiyorum ama ben yinede kısaca yazıyorum..

pygmalion; Kıbrıs Adası'nda yaşamış, işini çok seven bir heykeltıraştı. insanlardan uzak, kendi halinde yaşar, tüm ilgisini ,dikkatini heykellerine verirdi. yeni yeni heykeller yapar ,onlara isimler verir,konuşur, dertleşidi.

birgün pygmalion fildişinden çok güzel bir kadın heykeli yaptı ve ona galatea (
uyuyan aşk) adını verdi. heykel o kadar etkileyici ,güzel ve alımlıydı ki..tıpkı canlı gibiydi.heykeli bir kadın gibi giydirip, süslerdi. pygmalion kendi yaptığı heykele aşık oldu. onu tüm kalbiyle sevdi. artık diğer heykelleri de bırakıp hayatını galatea'ya adadı. onunla ilgilenir, süsler,sarılır ,okşar öperdi. bu durum o'na gün geçtikçe acı da vermeye başladı.

birgün tanrıça afrodit pygmalion'un acısını,yakarışlarını duyup o'na acıdı ve fil dişinden yapılmış galatea'ya can verdi. ( pygmalion ,heykeli öperken heykel de ona karşılık verir)
bunun üzerine pygmalion ve galatea afrodite şükranlarını sundular ve afrodit de onlara sonsuz mutluluk ve huzur bahşetti. pygmalion da insanlardan kaçmayı bırakıp onların arasına karıştı...

18 Ekim 2009 pazar

pygmalion ile ilgili bir bilgi edinmeden önce, bir sevgilim olmasına rağmen zihnimde yeni bir sevgili yaratmıştım. Sanırım bundan 3 veya 4 yıl öncesiydi. bir sevgilim vardı ve evet hayalimde yarattığım, gerçekte hiç olmamış bir sevgiliyle onu aldattım. onunla konustum, onunla öpüştüm, onunla seviştim defalarca (ama o bana hiç karşılık vermedi). "galatea"m o kadar etkileyici ,güzel ve alımlıydı ki... hayalimde yarattığım sevgilinin gerçek hayatta asla karşıma çıkmayacağını bilmek bana acı vermeye başlamıştı. evet tıpkı pygmalion gibi. mutlu olduğumda onunla paylaşırdım, ağlamak istediğimde onun omzuna yaslanırdım...

=====-----=====-----=====-----=====

sanırım nisan ayındayız hava yağmurlu. dersanede sıranın altında bir kitap buluyorum. kitabın kapağı çok hoşuma gidiyor. uzun uğraşlar sonucu öğlen grubundan bir kıza ait olduğunu öğreniyorum. kitabı bırakmaya hiç niyetim yok. sıraya üzerinde "selamlar, adım alperen metin. ahmet altan'ın kristal denizaltı adlı kitabını bu sıranın altında buldum. biraz göz gezdirdim ve çok etkilendim. affınıza sığınarak bu kitabı sizden satın almak istiyorum. sizin için danışmaya 20 TL bırakıyorum eğer reddederseniz danışmaya bildiriniz. yarın kitabınızı danışmaya bırakacağıma söz veriyorum." yazılı bir not yapıştırdım. ertesi gün danışma kızın parayı aldığını söyledi...
(ışıklar söner)

=====-----=====-----=====-----=====

20 mayıs 2009 çarşamba

20:00

dersanemde bulduğum ve büyük bir hevesle evlat edindiğim ama vakit darlığı bahanesiyle okuyamayıp bir köşeye attığım kitabım geliyor aklıma. tapınağıma hapsediyorum kendimi derin bir soluk alıp kitabın ilk sayfasına göz gezdiriyorum. bu kitap bir deneme kitabı küçük küçük bölümler var içinde o yüzden atlaya atlaya okuyorum.. bir satırda pygmalion ismine rastlıyorum. oldum olası felsefeye meraklıyımdır ismide bir filozof ismi gibi geldiğinden çok merak edip okumaya başlıyorum.

22:30

pygmalionun hayatını 12. okuyuşum... her okuduğumda kendimden bir şeyler bulduğum bu aşık heykeltıraş hikayesi bana yapmam gerekenleri fısıldıyor adeta..

02:35

pygmalionun tembihlediği her şeyi yapıyorum. içimi bir huzur kaplıyor. gözlerim ağırlaşıyor. "galatea"ma sarılıp yatıyorum (ama bana yine karşılık vermiyor).

21 Mayıs 2009 Perşembe

14:15

yumsuzluğum ve tembelliğim sonucu 2.kez öss ye hazırlandığım dersanemden eve dönüyorum. içimi kaplayan bir huzur var yoldan geçenlere şapşal şapşal gülümsüyorum. kalbim deli gibi çarpmaya başlıyor. dizlerimin bağı çözülüyor bir yere oturmak zorunda kalıyorum.

14:20

tekrar yürüyorum, eve iyice yaklaştığımı fark ediyorum. sonunda ikamet ettiğim sokağa giriyorum. içimdeki huzur adeta bir balon gibi şişiyor içimde uçacağımı sanıyorum. ve...

14:21

içim çekiliyor. kendimi kaldırıma zor atıyorum. elim ayağım kesiliyor hareket edemiyorum. kararan gözlerimi zorlukla aralıyorum. yoldan geçenlerin tip tip bakmasına aldırmadan gözlerimi bir noktaya kilitliyorum. işte orada... benim 4 yıl boyunca hayallerimde yaşattığım "galatea"m orada... büyük bir sevgiyle bana bakıyor... bana doğru ilerliyor gelip elimi tutuyor ve ayağa kalkmama yardımcı oluyor. doğrulduğumda boynuma atlıyor. bakışları parlak ve sevgi dolu. "seni seviyorum" diyor yalnızca, "seni seviyorum..."

afrodit'e yakarışlarımı duyduğu için teşekkür ediyorum. rahatlıyorum. senelerdir sürdürdüğüm uyumsuzluk bir anda son buluyor. hayallerimde yaşayan galateama tekrar aşık oluyorum.

16 ekim 2009 cuma

gözlerim kızarık parmaklarım klavyenin tuşlarına kırarcasına basıyor. yaşadıklarımı hatırlamak bir yandan beni hüzünlendirse de hüzünden daha çok kıvanç var içimde.
sevgili ne atarı var ne gideri yazarları ve okurları; bu yazdıklarımı benim sevgili galateam rolünü üstlenen kızla aynı anda öğrendiniz.
ve bu blog bir insanın her şeyini içinde barındırması bakımından dünyanın en değerli blogları listesindeki 1.liğini sağlamlaştırdı. evet diğer yazar arkadaşlarımla birlikte artık benimde sahip olduğum her şeyi biliyorsunuz.
pygmalionun kim olduğunu,
onun nasıl aşık olduğunu,
galateayı,
artık hepiniz biliyorsunuz.
şimdi söyleyin lütfen, pygmalionu yaşatmak adına bu adı taşımakta haklı mıyım?

ve beni kendisine böyle aşık eden kızı, yurt dışında eğitim almak amacıyla Türkiyede bırakmak zorundayım. aslında bulgaristan yakın bir ülke arada gidip gelebilirim ama olsun. bizi birbirimize bağlayan ipler gerildikçe canımız acıyacak. belki de böylesi bizim için daha iyi olacak. birbirimizi daha çok özleyeceğiz döndüğümde daha sıkı sarılıp daha tutkulu öpüşeceğiz kim bilir...

benim galateamın adı esra. çok fedakar, aşk dolu,hayat dolu bir melek. yer yüzünde gerçek aşkın olmadığını iddia edenlere şiddetle karşı çıkmamı sağlayan, bana güç veren güzel insan..
fedakar dedim çünkü ben bulgaristana gideceğimi söyleyip bencillik yaparken o beni düşünüp gözün arkada kalmasın ben seni ölene kadar da beklerim diyebiliyor. beni kaybetme korkusuyla göz yaşı dökebiliyor. ve biliyor onu ne kadar sevdiğimi. biliyor ona ne kadar değer verdiğimi, gidecek olmanın bana ne kadar koyduğunu. güveniyor sevdiğine..

esra.. yıllar boyu hayalimi süsleyen güzel.. maalesef gidiyorum. olacağını aklımın ucundan geçirmediğim bir şekilde gidiyorum. seni göremeyecek olmanın acısıyla, seni yeniden hayallerimde yaşatarak, benim güzel galateam yaparak, seni tekrar sen olmadan yaşamayı göze alarak gidiyorum. biliyorum beni bekleyeceksin. ve biliyorum bizim yolumuz burada ayrılmayacak. afroditin bize verdiği hediyeyi en güzel şekilde kullanacağımıza inanıyorum.

seni seviyorum meleğim. bu dünyada kaldığım sürece sevicem. ama eğer inandığımız gibi öteki dünya varsa, ruhlarımız ölmeyip yaşamaya devam edecekse, işte o zaman bu aşk sonsuz olacak.

=====-----=====-----=====-----=====

konunun dağıldığının farkındayım ama insan aşık olunca kendini tutamıyor sevgili blog. özellikle ayın 21'i yani afroditin galateama can verdiği günün 5. ay dönümü yaklaştıkça içim içime sığmıyor ve ben bir şekilde bu içimdekileri birilerine anlatma ihtiyacı hissediyorum. bu ayki kurbanımsa siz oldunuz.

=====-----=====-----=====-----=====

21 ekim 2009

14:21

ve işte o an. ruhumun, galateamın yaşamaya başladığı an. teşekkürler afrodit galatea gibi banada hayat verdin. verdiğin hediyeye hayatım pahasına gözüm gibi bakacağıma şerefim üzerine yemin ediyorum.

seni seviyorum esram 5. ayımız kutlu olsun.

galateamın can bulduğu 5. ay dönümünde bu sevincimi ve huzurumu sizlerle paylaşmak istedim. tam ay dönümü anında yayınlıyorum. umarım sıkılmadan okursunuz.
teşekkürler afrodit, teşekkürler blog..

Hiç yorum yok: