29 Eylül 2009 Salı

Esrara beste yapmadım hiç sevemedim gitti
geçen bi duman almıştım film koptu hayat bitti
birdaha hayatta içmem olmuşum keto gibi
içene helal olsun çok sağlam bitki!
Piiz yaptığımız zaman caz yapan değilmisin
söyle bana ey manita kafamdan güzelmisin ?
sanki çokda s....desin ya içki ya ben dersin



Dipnot:Eyvallah GaziEmirliler :)

28 Eylül 2009 Pazartesi

Basit Yaşayacaksın!!



Basit yaşayacaksın.

Basit.
Mesela susayınca su içecek kadar basit...
Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
Tek bir düğme, tek bir cümle gibi...
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin
"seni seviyorum" gibi
Basit bir öpücük yetecek sana...
Basit, sıcak bir öpücük;
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin,
tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
Öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.
Kabak çekirdeği verecek sana
rakamların veremediği mutluluğu
El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir
mektup olacak en değerli kağıdın
hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.
İki harekette giyiniverecek,
iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman,
ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman
ve
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;
bakışların bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak:
Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun
dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
en ucuz romanını;
Pankreasının sağlığına dua edeceksin
kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten
çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın
asıl oturacağını bilemediğin sofrada,
parmakların en kıymetli çatalın.
Yine, aynı parmaklar çözecek en
karmaşık denklemleri.
İskender'in kılıcı duracak avukat
rehberinin yanında.
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda doğru basılmış
bir fa diyezin mutluluğunu
Makyajı ilk "a" sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün.
Bilmiyorum" diyebileceksin
bilmediğinde ve
çok normal olacak "bilemeyişin".
Tek dereden su getirmen yetecek,
bir "istemiyorum" diyebilmeye,
Ne durduğu fark etmeyecek abanın altında.
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için
kullanacaksın,
Küçük bir not defteri olacak "bilgini"
en hızlı "sayan"
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş
gibi
basit...
Çay simit ve peynirle

Bir kavanoz reçelle geçecek kadar minik kederlerimiz olmasa da , geçebileceğini düşünmekte motive ediyor insanı hayata .
Üzüntülerinin seni boğmasına izin verme ..
Öldürmeyen dert güçlendirirmiş ya , say ki güçlüsün ..

(İki)Kefen-(Tek)Can



Vurgun yemiş yüreğim rüyalarda bile senin ismini inliyor...

Yakarıyor Rabbine seni diliyor...
Ben senin;
Başımı göğsüne bastırıp yürekten bir ( of ) çekerek sarışını,
Gözlerinin içindeki gülüşü sevdim...
Ben senin;
Bana en kırgın-en öfkeli olduğun anlarda bile Allah'a iyi olmam için dualar etmeni,
Beni kendi gözünden sakınarak sevmeni sevdim...
Ben Sen(i) ;
Bir bedenin yaşamak için mecbur olduğu ruh(a) hissettiği o tarif edilemez tutkuyla sevdim..!

Ana(min) bizim için döktüğü gözyaşlarında,
Baba(min) iç çekişlerinde gördüm seni…
Gidişinden sonra Allah katında ki melekler bile ağladı iki bedende varolan tek can(ın) ayrılışına..!

Dualarımın sonunda ki âminlerim gibi vazgeçilmezimdin… İnancımdın…
Şimdi bir besmele telaffuzuna bile yetmez oldu gücüm…

Yoksun...
Aynaya her bakışımda yüzümdeki küskünlük, gözyaşı... En güzel günlerini, sevdiğini yitirmiş bir insanın yüzünde oluşabilecek tüm ifadeler senin yokluğunu simgeliyor...
Ben senmişim aslında...
Kişiliğimdeki Sen(i) sen çıkardın ortaya...
Sen gibi bakıyorum hayat denilen oyuna ..
Yansımamdaki gözlerim gün geçtikçe senleşiyor biraz daha...

Bir gülüşe bin gözyaşı ödeten Rabbim şahit olsun ki;
Cenneti çalsam diyorum ..!
Huzur bulasın diye Cennetten bir parça alıp yüreğine koysam...
Bilirim ki bu benim Cehennemliğime... Seninde bana tutsaklığına sebeptir...

Yüreğimde şimşek gibi çakan isyankâr zamanlarımın bedelini ödüyorum şimdilerde...

Benim yargılanışım farklı olacak.!
Suçum sırf huzur bulasın diye Cennetten sana bir parça çalmak... Cezam kabulümdür…


Bir Kefene İki Can Sığdı ....!!!!

Beni benden iyi bilen yanım; senin günahlarınla beraber yanmaya razıyım Cehennemin keskin ayazında...

Meleklerle restleşirken âlem katında, tek meleğin “sen” olduğunu ilan edicem Mahşer halkına...

Gök kubbenin 7. katında - 77 millete - 77 dilden senin ismini haykırarak zikredicem ...

Özüme kelepçelenmiş, ruhuma işlenmiş, etimle kemiğim arasında yer etmiş, aldığım her nefesin derinliğine hükmeden varlık… Masumluğuna hüzün katan her varlık; benim günah defterimde imzama sebep olur…

Sen ki kelebeklerin kanadısın…

Yalnızlığa...

Kalk hadi
Oturma öyle sabah akşam köşende
Bahar geldi bak senin bile bahçene
Hadi ama
Açan çiçeklerin kokusunu olsun çek içine

Kalksana ne duruyorsun
Şaşkın şaşkın bakıp durma yüzüme
Yoksa sen sevmek için izin mi alıyorsun

E hadi aç gönlünü
Aralı kalmasın yarım yamalak
Derin bir nefes al önce ve tut biraz
Ve bırak kendinle beraber içindekini
At kenara paslı kalıntını
Soyun çırıl çıplak ve
Geç aynanın karşısına bak kendine
Git bir duş al istersen
Ne bilem yıka saçlarını
Islak ıslak çık banyodan
Damla damla izler bıraksın
Teninden süzülen yansıman
İzin ver dökülsün bastığın yere
Kanıtı olsun izleri sendeki hevesin
Sonra uzan yatağına ve bekle
Gözlerinin kapandığını hissettiğinde
Fırla dalmadan hayallere
Alel acele giyinip çık dışarı
Çevir bir taksi gidelim de
Nereye derse şoför sevgiye dersin
Önce sağ sonra sol diye tarif edersin
Hece hece söyle adresi oda bilmesin
O sıra heyecan olucak biraz içinde
Sanırım birazda korkacaksın
Dayanamayıp yarı yolda arayacaksın
Nerde kaldığını soran o meraklı sese
Tuhaf olan içinle yoldayım diyecek
Rahatlayacaksın
Hınzır bir gülümseme olucak yanağında
Gülümseme doğacak tekrar tekrar dudağında
E nede olsa o sıra
Seni bekliyor biri
Sabrı kalmadı bak
Durma çabuk ol hadi...





Güllere uzanamaz eller..
Matemde imkansızlıklar içindedir güller..
Yalnızlığın kendini tellediği zaman..
 

 
Bazen gitmek gerek !!!...

İçin acısada kalbine taş bassanda bir an gelir ve gitmen gerekir...
Umutların vardır yarınların vardır ama yaşadıkların yalandır ve
bir an gelir arkana bakmadan çekip gitmen gerekir...!!!...
Yalan sevgilerden yalan sevgiliden kaçmak için bir adımda
olsa gitmen gerekir...!!!...


 
Kırılan hayallerim saklı topladım durur eteklerimde..

Istırabın belki ipliğidir görürsünüz bakın; saçlarımın her telinde..
Hani küçük kızlar istemez mi?: Yüzlerim pak olsun..

Olsun; benim yüzlerim kirli saclarım dağınık belki çirkinim belki bakışlarım durgun..

Ama;
Hayallerim var benim hasetliğe eremeyen aklım var benim..
Ebedi alemde paklığın simgesi temiz bir yureğim var benim..

Belki yalnızım yalnızlığım var benim..
 

 
Küçük yaşların büyük umutları..

Yıkılmış ve yığılmış binlerce dert..
Yalnızlık koleşan geziyor her bir yanda..
Uykusuzluğum başımda bir tatlı bela..

Kollarımla kapattım gözlerim görmesin bu alemi..
Acıya dayanamayacak kadar zariftir yüreğim..
Belki gözyaşlarına hic katlanamaz gözlerim..

Başımı dayadığım bir umudum var yine..

Nedendir annem ve babam nerdedir?..

Elimde sen tut yalnızlık!..
 

 
Gecenin siyahında demlenmiş duygularım..

Ulaşamadığım ve beni sensizliğe götüren merdivenler..
Bir başımayım hiç tükenmek bilmez kaygılarım..
Yalnızlık esaretinde seslenenler yokluğa gel diyenler..

Bazen maviye çalan gardiyansı gözdür YALNIZLIK...


 
Siyah ve beyaz içinde gül-mek..

Bir edalı bakış atmak ardından ele gül dökmek..
Kanlıdır belki yaşlıdır caresiz bakışlar..
Bir acıyla sensiz senle ve yalnızlıkla ölmek..

Alacalar içinde gülümseyer yalnızlık...
 


Ayrılık diker gözlerini hicranın üstüne..
Parcalar yüreği lime lime duygularla geceyi arar gözler..
Belki gülüşleri gamzelidir istenmeyen bir AYRILIK..
Suratı asılmış mı ne ayrılığın başladıgı yerde var olur YALNIZLIK..

Ayrılık diker gözlerini hicranın üstüne..
Parcalar yüreği lime lime duygularla geceyi arar gözler..
Belki gülüşleri gamzelidir istenmeyen bir AYRILIK..
Suratı asılmış mı ne ayrılığın başladıgı yerde var olur YALNIZLIK..
 

 
Sessizliğe eşlik eden duvarlar matemde..

Dört büklümüm..

Umutsuzluk
Damlaya damlaya birikmiş tenimde ayrılığın kokusu..
İnleye inleye çaresizlik karşımda! yalnızlığın korkusu..


 
Urkek bakislarimi gezdiririm saatler boyu etrafta..

Korkarim birseylerden birilerinden...
Hersey bana uzak gelir..Erisilmez olur
butun hayallerim ve duslerim..

Dost olurum yalnizlikla..
Sirdasim olur benim...
 

 
Tutunduğum bir gerceğimsin sen..

Gecelere yargıc gönlüme maşuksun sen..

Bilemezler ne şerefli dost oldugunu..

Seni tanımak zordur aslında.. Sana alışmakta..

TANIYINCA ALIŞINCA bırakmakta !...

27 Eylül 2009 Pazar

Japonya'da kızların yeni modası...Ganguro

Haber sitelerini gezerken rastladım,rastlamaz olaydım.Miliyet habere gidiğimde karşıma japon kızlarının çılgın yeni modası ganguro diye bir şey çıktı.llah'ım nereden çıktı niye çıktı bu ne böyle derken resileri gördükçe,her yeni resim Japonlardan soğumama neden oldu.

Koyu renk ten üzerine açık renk makyaj ve sarı saçlar...Japonya sokaklarını etkisi altına alan bu moda akımına 'Ganguro' deniyor.

yurdumun kızlarını çok seviyorum...



26 Eylül 2009 Cumartesi

"Benim" mi demiştin??

Hiç bir şey için "benim" deme.
Sadece "yanımda" de.
Çünkü ne altın, ne toprak
Ne sevgili, ne yaşam
Ve ne huzur ne de keder her zaman seninle kalmaz.
[ D. H. LAWRENCE ]

Geceye baş kaldırış..

Işıkları söndürdüm, odam karardı birden.. Önümü görmeden sabahın ışıklarına doğru yürümeye başladım. Kararlıydım, geceyi öldürmeden, güneşi görmeden uyumayacaktım. Odamdan el yordamıyla koridora çıktım, oradan da terasa... Hemen ciğerlerimi patlatırcasına içime çektim temiz havayı ve saatlere meydan okudum, geceye baş kaldırdım. Yenilmek yok, sevgilimle bir gece daha geçirmek için her şeyi yaparım dedim, korktular. Sen geldin aniden, yok oldular. Her gece hayallerimi süsleyen melek bu gece yanıma geldi. Bol bol izledik birbirimizi, hasret giderdik, saatlerce konuştuk, içimizde saklı kalanları söyledik.. her güzel şeyin bir sonu vardır ya sevgili, şafak atmaya başlayınca gitmeliyim dedin.. İstemedim ama gittin.. Birden bir ışık parladı yüzümde, gözlerim kamaştı önce, tekrar baktığımda seni gördüm güneşte. Anladım ki hep yanımdasın, yakınımdasın. Sen geldin gece öldü, aydınlık oldu birden...

Sevdin mi?
Ben artık tanrıdan çok uzaktayım
Çürüyüp, sararıp, ezilip yavaşlıyor kalbim
Ölmüyorum hayır...
Sadece yaşlanıyorum,
Hücrelerim eskiyor
Sadece yaşlanıyorum...

Yak ışıkları, oyunu boz, kuralları sen koy
Söndür ışıkları, karanlığı ver...
Yak ışıkları, oyunu boz...
Günaydın aynadaki aksim...

İlk kendine günaydın de uyanırken..
Ve ilk kendine gülümse aynalarda..
Bir tatlı söz söyle kendine, tebessüm et,
Ve umursa kendini, teşekkür et,
Sevmekle başlar her şey, kendini sev...
Ve paylaştıkça çoğalır her şey, sınırsız ver...
İlk kendine günaydın de uyanırken...
Ve ilk kendine gülümse aynalarda...
Sonra göreceksin binlerce yüzde kendi yansımanı...
Özür dilerim dünya kendimden dolayı
ve yapamadıklarımdan sana...

Gücüm yetmiyor, elim varmıyor
Üzerinde yapılan, haksızlıklara

Sesim gitmiyor, kavgam yetmiyor
Kaybolup giden insanlığımıza

Zulüm bitmiyor, kanlar dinmiyor
Barışa hasret, bu yaşlı dünyada

Gücüm yetmiyor, elim varmıyor
Kaybolup giden insanlığımıza


Şarkı : Özür dilerim / Grup Endişe

Ne atarı var ne gideri
Ne güzel isim bu yahu.
Kim bulduysa, sağolsunlar.
Ortaokul dostumu, lise dostumun ricası üzerine kıramayıp, bu sanal yazma eyleminde bulunma kararı aldım.Çok büyük iddialarım olmamakla beraber, içimdekiler, gördüklerimi, düşündüklerimi, sevdiklerimi, sevmediklerimi paylaşma eğilimindeyim.Buradaki şahsi yazılarımız istikrarlı bir şekilde uzar giderse, tarih bile yazabiliriz, şaka yapmıyorum.Ama yazdıklarımızın kendimizin ürünü olması kaydıyla...Neyse, hele bir başlayalım da.
Bu arada gereksiz bi dipnot:O adam tanıdık geliyor mu size?

Takım Aşkı


Çok değişik bir şey harbiden.Kaç hatun gelip gitti hayatımızdan bu uğurda.Yaşımız daha 20,çocuk sayılacağımız zamanlarda bize seç dediler.Pişman mıyım ? Hayır değilim.Hiçte pişman olmayacağım.Yine olsa yine yaparım :)
Tribün demek,bir ömür emek demek.
Arkadaşlarla buluşucam diyerek yeşil beyaz atkımı kazağımın içine saklayıp evden çıktığım,eğer yendiysek evdekilere o kısık sesimle maçı şöyle yendik çok güzeldi diyip maça mı gittin azarını yemeyi unutabilir mi bir insan ?
Sabahın 10'unda evden kahvaltıya gidiyorum diye çıkıp deplasman otobüsüyle sonumuzun Yalovada çıktığı günleri,birde üstüne üstlük oralarda taş yediğimizi,dönüş yollarında bir başımıza kaldığımızdan kaybolduğumuz Yalova dağlarını,akşam 23.00civarında eve girişimi unutabilir miyim ?
Bir arma uğruna bütün semtin çocuklarından tektek para toplayıp atkı yaptırdığım günleri ve o heyecanla o atkıları birer birer dağttığım zamanları unutabilir miyim?

Sırf takımım kazansın diye,onun yararına bir şeyler olsun diye,armamın menfaatleri için üsküdarda Tayyip Erdoğan mitingine gittiğimi,onun ardından bir minibüse doluşup sağanak yağmur altında takımımızı desteklediğimiz günleri unutabilir miyim ?
3arkadaş cebimizdeki son paraları koyarak yaptırdığımız dijital pankartı unutabilir miyim ? ( USKUDAR is LOVE since 1908 )
Maçtan 1saat önce stada girip 3tane pankartı asma çabalarımız ve 1saat sonra maçın başlamasına dakikalar kala bunu başarabilmenin verdiği haz,takımın için bir şey yapmış olmanın verdiği mutluluk.(pankartlarda ipler yoktu,tellerde kalan küçük iplerle pankartları asmaya çalışıyorduk) Bunu unutabilir miyim ?
Ve aklıma gelen fakat yazmaya üşendiğim sayısız şey...Yediğimiz joplar mı,kardeşler uğruna yediğimiz taşlar mı,taşıdığımız davullar mı,astığımız pankartlar mı,gittiğimiz deplasmanlar mı...Bunları unutabilir miyim artık ?
Hayır ! Bunları unutmak isteyen kim ki? Yine olsa yine yaparım da demeyeceğim.Çünkü hala yapmaya çalıştığım şeyler bunlar.
Bu sevgi ne manita aşkıyla ölçülür nede somut bir şeyleri sevmekle ölçülür.Arma aşkı,takım aşkı çok farklı bir şey.İnsanlara yapmayacağı şeyleri yaptırabilen,en sakin insanı bile takımının haksızlığa uğramasından ötürü çılgına çevirebilecek kadar kutsal bir şey.
Aldatmayan tek sevdamız formamızdaki armamız !
Ne mutlu içinde herhangi bir armanın aşknı taşıyanlara,ve bunu yaşayabilenlere...

Hangi hatun tattırır ?
Hangi hatun böyle sevgi yaşatır ?
Leyla Mecnun kıskanır...

Belki bir gün ?




Belki güneş bir gün ikimiz için doğar..
Belki korkuları hayallerimiz boğar..
O masal günü gelinceye kadar,
Susuyorum..
Susuyorum..
Susadıkça yüzün düşer aklıma..
Korkar oldum düşlemekten..
Adını anarım çoğalır sesim.
Konuşmaktan düşünmekten özlemekten..






Gel bak! Bir elimde gökyüzü var hala!
Ötekinde kayıp giden yıldızlar lala..lalaa..
Korkular da benim.
Umutlar da...

25 Eylül 2009 Cuma

FM 2010-Türkçe İstiyoruz(Kampanya)


Football Manager'e Türkçe dil seçeneğinin eklenmesi için yıllardır süre gelen çabaların ardından Sports Interactive tarafından Türkiye'ye özel bir kampanya yürütülmesine karar verildi.

CM2010'un türkçe çıkmasından sonra FM 2010'unda türkçe çıkmasını istiyoruz.Şahsım adına CM'nin son serilerini hiç beğenmediğimden FM2010 ingilizce de çıksa da oynayacağım fakat niye işkence çekeyim,çekelim ?
turksportal'ın başlatmış olduğu bir imza kampanyası var 10000kişi oyunun orjinali türkçe çıakrsa orjinal satın alırım diye söz veriyor,imza topluyorlar.
Bizlerde bu oyunun türkçe çıkması için bu kampanyayı neatarivarnegideri tayfası olarak destekliyoruz.
Bu kampanyaya katılmak isterseniz http://www.turksportal.net/turkcefm/ adresinden gerekli yerleri doldurup sizde katkıda bulunabilirsiniz.

Otopark haracı


Bugün okumakta bulunduğum Okan Üniversitesinin web sitesine girdiğimde çok ilginç bir şeyle karşılaştım.Artık şaşırmıyorum da diyemiyorum çünkü paragöz okulum kendini gün geçtikçe aşıyor,her gün para kazanmanın çeşitli yollarını buluyorlar.

2009 - 2010 akademik yılında Üniversitemiz genelinde otopark sistemi uygulanmaya başlanacaktır. Öğrencilerimiz için yıllık ücret 150 TL, dönemlik ücret 100 TL olarak tespit edilmiştir. Otoparkları kullanmak isteyen öğrencilerimizin araçlarının ruhsat fotokopileri ile beraber Kültür ve Yurtlar Müdürü Fatma Akpınar'a müracaat etmeleri gerekmektedir. (Yurt öğrencilerimize otopark ücretsizdir.)


Eh yani...

U2 2010'da İstanbul'da



Sevenlerine hayırlı olsun.Gidecek arkadaşlara Atatürk Olimpiyat Stadı'nda gelecek yıl bol rüzgar yemeler...

Güneşi Gördüm

2009 yılında çıkan yönetmeni,senaristi ve başrol oyuncularından biri Mahsun Kırmızıgül'ün çok izlenen Beyaz Melek'ten sonraki ikinci filmi Güneşi Gördüm dünyanın en şaşalı ödülü olan Oscar'da aday adayı olarak kabul edilmiş.Bu bizleri çok mutlu eden bir gelişme oldu.Mahsun Kırmızıgül gerçekten çok güzel bir yapıta imzasını attı ve milyonlar bu filmi izleyerek bunu kanıtladı.Bir önceki filmi gibi Güneşi Gördüm'de çok etkileyici bir film olmuştur ve ülkemizin içler acısı halini gözler önüne seren mükemmel bir yapıttır.Zaten bunu Oscar aday adaylığında gösterilerekte kanıtlamıştır.
Darısı adaylığa ve gelebilme ihtimali olan ödüle inşallah...
Teşekkürler Mahsun Kırmızıgül...



Mayınların arasında, doğuda bir sınır köyü...
25 yıldır iki tarafın arasında kalan çaresiz insanlar...
Zorunlu göç uygulaması nedeniyle doğup büyüdükleri topraklardan, köklerinden ayrılmak zorunda kalan Altun aileleri, köklerinden koparak bir bilinmeze doğru yola çıkarlar.
Davut Altun, ailesiyle birlikte kaçak yollardan da olsa en kısa zamanda Norveç'e gitmeyi istemektedir. Haydar Altun ve ailesi içinse göç yolu İstanbul'a doğrudur...
Yolculuk başlamıştır...
Bitmek bilmez fıtınalardan geçip gelmiş, yollarını kaybetmiş, çaresizce bir çıkış arayan insanların, kendi güneşinden koparılmış ve geleceğin bilinmezliğinde kaybolmuş çocukların, bir göçün hikayesidir...
Her türlü ayrımcılığa ve ötekileştirmeye karşı duran, savaşın, kavganın, kendine benzemeyeni hor görmenin sorunun ta kendisi olduğunu söyleyen bu filmde anlatılan: hepimizin, memleketimizin, Türkiye'nin hikayesidir...

Mutluluk

Mutluluk,on günün ardından sargısız bir şekilde rahatça sağa sola dönüp deliksiz bir uyku çekmektir !

24 Eylül 2009 Perşembe

Mutsuzluk

Mutsuzluk,sargının çıktığı gün sevgilinin kalpten ameliyat olacağını öğrenmektir.
Yukarıdaki bir yerden alırken,bir yerden veriyor.Hiç boş geçmiyor !

Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili...

Rüya..

Yatıyorum... Gözümden uyku akıyor... Yatağımın ayak ucunda ki penceren sabah ayazı giriyor. Önce ürperiyorum sonra adamakıllı titremeye başlıyorum. Kalkıp, dolaptan beni sıcak tutacak bir örtü alıyorum ve sıkı sıkı sarılıyorum örtüme. Sıcaklığın verdiği rahatlıkla gevşiyorum. Göz kapaklarım ağırlaşıyor. Yine o çok sevdiğim zifiri karanlığıma döneceğimi sanırken küçük bir ışık içinde bir yatak görüyorum. Yatakta iki farklı beden... Hava sıcak olmalı ben soğuktan donarken rüyamdaki iki figüran birbirlerinden uzak yatıyor. Derken perdeler havalanıyor ve odaya soğuk doluyor. ve az önce birbirinden uzak yatan iki beden ayak uçlarında duran örtüleri üstlerine çekmek yerine birbirlerine sarılmayı seçiyor
lar.
Aradıkları salt sıcaklık değil belli ki. Aynı yatağı paylaşmanın yanı sıra vücut sıcaklıklarını da paylaşmak amaçları. Sıcaklıklarıyla, nefesleriyle ısınmak, odaya giren soğuğa aldırış etmemek... Ve sarıldıklarında ikisininde yüzünü görüyorum, bu yüzler, bu yüzler çok tanıdık. Erkek benim; yanımda yatan dünya güzeliyse biricik aşkım Esra.. Görüyorum Esra bana sarılıyor ama neden hissedemiyorum? İçinde bulunduğum duruma söverken yavaş yavaş yataktaki bedenime doğru yaklaşıyorum...

Yaklaştıkça görüyorum yataktaki benin tüyleri kalkıyor yavaşça. Uyuyan sevgilimi izleyerek bedenime girmeye başlıyorum usulca. Tek amacım Esra'mın sarılışını, sıcaklığını hissedebilmek.

Bedenimin ısındığını hissediyorum. Girişim tamamlandığında yataktaki beden gözlerini açıyor. Aynı anda ben de uyanıyorum ürpererek. İlk 5 saniyelik şoku atlattığımda üstümün açıldığını fark ediyorum. Yere uzanıp alıyorum ve tekrar örtüyorum örtüyü üzerime. Rüyamı düşünüyorum. Sevgilimin yanımda yatar halini hatırlamaya çalışıyorum. O ruhsuz bedene aşkıyla vermeye çalıştığı sıcaklığı hissetmek için zorluyorum kendimi. Beceremiyorum...

Hissettiğim tek şey uykumda yere düşen ve benim biraz önce yerden alıp üzerime tekrar örttüğüm yünlü örtümün sahte sıcaklığı. Rüyamdaki ruhsuz bedeni kıskanıp örtüyü açıyorum. Bir anda kendimi tekrar yukarıdan görüyorum. Sadece bir an. Rüyamda bedenim nasıl kıvrıldıysa nasıl yatıyorduysa bende şu anda öyle yatıyorum. Belki hala rüyadayımdır, belki bitanem hala yanımda yatıyordur umuduyla gözlerimi yumuyorum sıkı sıkı. Kolumu kaldırıp yanımda olmasını düşlediğim sewgilimin bedenine doğru hamle yapıyorum bir umut ve... Kolum boşluğa düşüyor... Üzülüyorum, gözlerim doluyor, üşüyorum, kızıyorum... Bir tekmeyle az önce açtığım örtümü tekrar geldiği yere gönderiyorum.

Seni düşünüyorum sevgilim... Sen şimdi sıcak yatağında mışıl mışıl uyurken ben seni düşünüyorum. Üşüdüğüm zaman aradığım vücudunun sıcaklığını bu örtülerde bulduğumu sanıp avunmak istemiyorum. Üşümek istiyorum.. Nefesinle, vücudunla ısınmaya başlayana kadar üşümeye razıyım.. Sonsuza kadar seninle ısınmak istiyorum. Ve seni her şeyden çok seviyorum. Her gece sana sarılmak seninle ısınmak istiyorum. Güneş doğmak üzere, tan ağarıyor ve evet, bildin, hava çok soğuk. Üşüyorum sevgilim, gel ısıt beni...

Teşekkür ederim bitanem tekrar rüyalarıma geldin :)
Benim gördüğüm gibi bir rüya görmen dileğiyle.. Seni seviyorum..

İsyanlardayım...

İçimde bir dev var benim.Değişik şeyler taşıyorum,benim hissettiklerimi diğer insanların hissedebileceğini düşünmüyorum...Çünkü diğerlerinin yalan söylemekten,adilikten kaşarlandığını düşünüyorum.
Artık insanlara güvenemiyorum,en iyi dostuma,sevgilime,arkadaşlarıma,etrafımdaki insanlara güvenmiyorum.Ama bu sevmediğimden de değil hepsini seviyorum.Güvenmek istiyorum,evet bunu istiyorum ama olmuyor.
Bilmiyorum nedendir fakat her söylediklerinin,yaptıklarının ya bir çıkar uğruna olduğunu düşünüyorum yada bir yalan olduğunu seziyorum.İnsanlara güvenmiyorum artık.Yaş 20 ama böyle bir halet-i ruhiye içerisindeyim dostlar.
Heralde bu genç yaşımıza kadar olan kısacık hayatımızda yediğimiz darbelerden kaynaklanıyor olsa gerek...


Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili,
biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü.
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı.
Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...
Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek...
Ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın...

Mutluluk

Mutluluk,on gün sargılı gezdikten sonra duşakabinin açılma sesidir.

Ünlülerin gerçek isimleri neydi?

Fahrettin Cüreklibatır'ın Cüneyt Arkın'ın gerçek ismi olduğunu biliyor muydunuz? Müjde Ar'ın, Tarık Akan'ın, Madonna'nın gerçek adlarını tahmin edebilir misiniz?
Galiba eskiden böyle bir moda vardı, ünlü isimler gerçek isimleri yerine başka isimler kullandılar, şimdi böyle farklı isimler kullanan ünlüler görmüyoruz. Sadece Türkiye^de değil dünyada da örnekleri var.

Okan Bayülgen = Kaan Okan Görgün
Cüneyt Arkın = Fahrettin Cüreklibatur
Ferdi Tayfur = Ferdi Tayfur Turhan Bayburt
Metin Erksan = İsmail Metin
Fikret Hakan = Bumin Gaffar Çıtanak
Aytaç Arman = Veysel İnce
Orhan Gencabay = Orhan Kencebay
Tolgahan = Mustafa Cingintaş
Banu Alkan = Renka Bronkavi
Petek Dinçöz = Diğdem Özgü
Mahsun Kırmızıgül = Abdullah Bazencir
Bülent Ersoy = Bülent Erkoç
Ferdi Tayfur = Turan Bayburt
Kibariye = Bahriye Tokmak
Serdar Gökhan = Nusret Ersöz
Kenan Pars = Kirkor Cezveciyan
Ahmet Özhan = Ahmet Şükrü Kadıöz
Doğuş = Orhan Baltacı
Müjde Ar = Kamile Suat Ebrem
Seda Sayan = Aysel Gülaçar
Yaşar Kemal = Kemal Sadık Göğçeli
Muhterem Nur = Aysel Kısa
Yılmaz Güney = Yılmaz Pütün
Tarık Akan = Tarık Üregül
Sezen Aksu = Fatma Sezen Yıldırım
Serpil Çakmaklı = Serpil Dönmez
Sevda Ferdağ = Lütfiye Dumbul
Cahide Sonku = Cahide Serap
Perran Kutman = Perran Kanat
Ahu Tuğba = Tuğba Çetin
Deniz Akbulut = Mukaddes Akbulut
Engin Çağlar = Çağlan Övet
Ekrem Bora = Ekrem Şerifuçak
Ayhan Işık = Ayhan Işıyan
Gökhan Güney = Mehmet Yüceer
Asena = Onur Çakmak
Bulut Aras = Uğur Fidan
Yıldız Kenter = Ayşe Yıldız
Nisa Serezli = Nurinisa Aşkiner
Nubar Terziyan = Nubar Alyanak
Nevra Serezli = Nevra Şirvan
Feri Cansel = Feriha Cansel
Gönül Yazar = Gönül Özyeğiner
Gülden Karaböcek = Saniye Gülden
Güngör Bayrak = Şerife Bayrak
Murat Soydan = Rüjdan Tercan
Neco = Tahir = Nejat Özyılmaz
Nuri Sesigüzel = Nuri Kaçtaş
Neriman Köksal = Hatice Kökçü
Nil Burak = Nihal Munsif
Muazzez Ersoy = Hatice Yıldız Levent
Suna Yıldızoğlu = Sonja Eadiy
Harika Avcı = Nermin Ocak
Önder Somer = Önder Döser

Bunlar da yabancı olanları;

Tiger Woods = Eldrick Woods
Madonna = Madonna Ciccone
Lil’ Wayne = Dwayne Carter Jr.
Miley Cyrus = Destiny Hope Cyrus
Marilyn Manroe = Norma Jean Mortenson
Hilary Banks = Karyn Parsons
Gene Simmons = Chaim Witz
Hulk Hogan = Terry Bollea
Bono = Paul Hewson
Sting = Gordon Sumner
Jay-Z = Shawn Carter
Tila Tequila = Tila Nguyen
Marilyn Manson = Brian Warner
John Wayne = Marion Morrison
Prince = Prince Rogers Nelson

23 Eylül 2009 Çarşamba

Golden Era

We are the iron angels, we are the courriers
We are the children of the endless light and love
We are the steel saviours, we are the warriors
We are the children of the sky and the sun

The freedom is in our eyes
The hero is in our hearts
Darkness will be no more in the Golden Era

The courage is in our eyes
The power is in our hearts
Light and justice will return in the Golden Era

In the golden era, people will be free in the freedom time
The sun will rise and the darkness will end in the endless sky
Children of tomorrow will live forever in the brothers' hearts
The war will end & light will return under the rising sun

Yine,yeniden,merhaba !



Tarih 23 eylül saat 22.50 civarı...
Hayatımda bir şeyler yapmak istiyorum değişiklik yapmak istiyorum.Blogger hesabımı actıgımda blog listesinde gördüm ve yönet dedim.Belkide yapmam gereken değişiklik budur.Ne varsa içimde dışarı dökmek,birşeyler yazmak karalamaktır...Amaa bu sefer sürekli olarak.Bir kere pes edip bıraktık artık bırakmak yok.
Hem yazmak hemde yazmak isteyenlerinkini okumak.
Başlıyoruz tekrar,başlamıyorsakta hiç değilse ben başlıyorum tekrar.
Vira bismillah.

Hiç bizimkini denediniz mi?

Bu öyle bir şey ki hiç kimsenin denemediği,denetmediğimiz bir şey.
tutsan tutulmaz sıksan sıkılmaz.
Sevsen sevilmez öpsen öpülmez.
Dövsen dövülmez sövsen sövülmez.
Peki siz hiç bunu denediniz mi ? Denemek istediniz mi ?
Hiç bizimkini denediniz mi ?
Bence denemelisiniz.